BEGIN TYPING YOUR SEARCH ABOVE AND PRESS RETURN TO SEARCH. PRESS ESC TO CANCEL

HADİS III (Sünnet ve hadis alanında çağdaş gelişmeler)

2017-2018 BAHAR Dönemi Final İmtihanı Soru havuzu

  1. Egemen Ehl-i Hadis yaklaşımı karşısında günümüzde çağdaş bir Alternatif hadis metodolojisine ihtiyaç var mıdır? Niçin? Açıklayınız.(ALTERNATİF HADİS METODOLOJİSİ(AHM),s. 18-22) ve (İSLAMİ İLİMLERDE METODOLOJİ SORUNU(İİMS), s.303-309).
  2. Ref meselesi nedir? Bu konuda bildiklerinizi yazınız( İslam Düşüncesinde Hadis Metodolojisi(İDHM),”Ref Meselesi” başlığı)
  3. Günümüz ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir hadis usulü/metodolojisinin “Zihniyet” planında üzerine oturacağı esasların başlıkları neler olmalıdır? (AHM, İçindekiler kısmında “Giriş”teki 11 başlık).
  4. Metodik şüphe, tenkit zihniyeti ve eleştirel akıl hakkında bildiklerinizi yazınız(AHM,s. 36-42,43-44)
  5. Genel olarak “haber”lerin doğruluk açısından taksimi ile “ahad haber”lerin doğruluk açısından taksimi hakkında bigi veriniz(AHM,s. 58-61).
  6. Nereden bildin yasası nedir? Açıklayınız(AHM,s.156-158)
  7. Hadis kaynağı nedir? Açıklayınız.

Hadis kaynağı özetle farklı derecede güvenilirliğe sahip hadis rivayetlerini – muttasıl veya munkatı olsun- isnatlı olarak toplamak amacıyla – müsned, musannef, cami,sünen gibi- farklı şekillerde yapılmış olan, İslam’ın erken dönemlerine ait derlemelerdir. Aynı dönemde bunların  dışındaki çeşitli türde eserlerde yer alan rivayetler de – isnatlı olmak kaydıyla- incelenmek üzere değerlendirmeye alınır. Ancak hadis rivayetlerini toplamak amacıyla bile olsa, rivayetleri isnatsız olarak aktaran eserler hadis kaynağı olarak kabul edilmez. Öte yandan erken dönem kaynaklarına dayalı derlemeler de  temel hadis kaynakları olarak değerlendirilmez. Sadece erken dönem kaynaklarında rivayetlerin yerlerini gösteren tali/ikincil eserler olarak kullanılabilir, ama rivayetlerin kaynağı olarak bunlara başvurmak doğru  değildir.

  1. Kaynak bilinci ve bu alandaki problemler hakkında bilgi veriniz(AHM, s.65-75).
  2. İçerisinde yüzlerce binlerce rivayeti barındırması, hatta onları isnatlı olarak aktarması bir eserin hadis kaynağı olarak kabul edilmesi için yeterli midir? (AHM.,s. 73-76).
  3. Matbu veya elektronik kaynaklara mutlak olarak güvenmek doğru mudur? Açıklayınız (AHM.,s. 76-79).
  4. Hadis imamlarının eserlerini oluştururken sözlü aktarımdan ziyade önceki yazılı kaynaklara dayanmış olmaları konusunda bilgi veriniz (AHM.,s. 84-88).
  5. Hadislerin sayısı konusundaki bilgi birikimimizin genel bir değerlendirmesini yapınız(AHM., s.88-96).
  6. Mütevatirin tanımı nedir? Mütevatir niçin isnad/hadis ilminin kapsamı dışındaSeyidır? Mütevatirin isnadı olur mu, ya da isnadı olan mütevatir olabilir mi? Açıklayınız(s.103-108)
  7. Mütevatir var mıdır? Var olan mütevatir sünnetler midir, yoksa mütevatir hadis te var mıdır? Açıklayınız.(s.110-112)
  8. Mütevatir hadisleri derlemek için yazılmış olan eserlerdeki rivayetler gerçekten mütevatiir midir? Açıklayınız. (s. 98-112).
  9. Es-Seyyid eş-Şerif el-Curcani’nin sahih hadis tanımı ile Ehl-i hadis’in egemen sahih tanımını zikrederek mukayese ediniz.(s. 119)
  10. Ebu Hanife’nin ahad bir hadis rivayetinin kabul edilebilmesi için gerekli şartlar hakkında bilgi veriniz(s. 119-120).
  11. Ahad hadis rivayetlerin ümmet tarafından kabulü onu mütevatir derecesine yükseltir mi? (s. 132-133).Keza zayıf hadis rivayetlerinin birden fazla kanaldan gelmesi onu hasen derecesine yükseltir mi?(s. 131-132).
  12. Zayıf hadisin tanımı nedir? Zayıf hadisin ilk asırlardaki kapsamı ile daha sonraki asırlardaki kapsamı aynı mıdır?(s. 127,v.d.).
  13. Hadis kaynaklarının zayıf hadisler açısından durumu hakkında bilgi veriniz.(s.128-131).
  14. Zayıf hadisle amel edilmesi mutlak olarak caiz midir yoksa bazı şartlara mı bağlıdır? Açıklayınız(s. 133-134).
  15. Mevzu(Uydurma) hadis tabiri isabetli midir? Mevzu hadis rivayetleri hakkında bilgi veriniz( s. 134-137).
  16. Matruh tabiri hakkından bilgi veriniz ve matruh ile mevzu(uydurma) arasındaki farkı izah ediniz(s.137-139).
  17. Sahabe tanımları ve bu tanımlara bağlı olarak sahabenin cerh-tadil açısından durumuna dair yaklaşımlar konusunda bilgi veriniz( s. 139-142).
  18. Ravilerin adalet sıfatı konusunda dikkat edilmesi gereken hususlar hakkında bilgi veriniz(AHM,s.143-144),(İİMS, s. 243-252).
  19. Ravilerin zapt sıfatı ve bu sıfat konusunda dikkat edilmesi gereken hususlar hakkında bilgi veriniz (AHM,s. 144-147),(İİMS, s.252-259).
  20. Telkin konusunda dikkat edilmesi gereken hususlar hakkında bilgi veriniz (AHM,s. 147-148).
  21. Ref olgusu ve hükmen merfu konusunda dikkat edilmesi gereken hususlar hakkında bilgi veriniz (s. 148-152).
  22. Sözlü veya yazılı olarak karşımıza çıkan bir hadis rivayeti karşısında atılması gereken uygulamalı adımları başlıklar halinde yazınız.

a)Nereden bildin/buldun yasası!

b)Hadis rivayetinin matbu veya elyazması “yazılı” temel kaynaklarda yer alıp almadığına bakılır.

c)Bu kaynaklarda yer alıyorsa isnad(lar)ının olup olmadığına bakılır; isnadı olmayan rivayetlere, temel kaynaklarda yer alsa bile itibar edilmez ve incelemeye dahi alınmaz.

d)Temel kaynaklarda isnadlı olarak yer alan rivayetler hem isnat hem de metin açısından dikey(kronolojik)  ve yatay(coğrafi, bölgesel dağılım, mezhepsel dağılım) olarak incelenir.

  1. e) Tek bir hadis rivayetinin ulaşılabilen bütün tarik/versiyonları bir araya getirlir(bütünlük)
  2. f) Bu versiyonların isnadlarının isnad şemaları çıkarılır.

g)İsnad şemalarında yer alan ravilerle ilgili olarak ulaşılan bütün bilgiler bir araya getirilir(bütünlük).

  1. h) İsnad(lar) hakkında sahih, hasen, zayıf, mevzu şeklinde hükümler verilir ve “Hadis(in) –metni değil sadece – isnatları sahihtir veya hasendir veya zayıftır” hükmü verilir(İsnad tedkiki ve tenkidi).

ı)Tek bir hadis rivayetinin ulaşılabilen bütün farklı metinleri hem dikey(kronolojik) hem de yatay(coğrafi ve bölgesel dağılım) olarak incelenir ve orijinale en yakın olduğu düşünülen bir metin inşa edilir.(Metin tedkiki).

i)İnşa edilen metne iç tenkit/metin tenkidi uygulanır ve metin açısından makbul olup olmadığına karar verilir(Metin tenkidi).

  1. j) İsnadları ve metinleri açısından ele alınan rivayet hakkından nihai hüküm yine sahih, hasen, zayıf veya mevzu şeklinde verilir.
  2. k) Verilen bu hükmün araştırma-incelemeyi yapan ilim insanının vardığı sonuç ya da şahsi içtihadı olduğu özellikle vurgulanır.
  3. Metin tenkidi ile metin tedkiki arasındaki farkı açıklayınız(s.182-183).

31.Niçin ağırlıklı olarak metin tenkidi?(s.183-184).

  1. Metin tenkidi mi öncedir isnat tenkidi mi?
  2. Metin tenkidinin tarihi gelişimi hakkında bilgi veriniz(s.185,v.d.).

Hz. Aişe, Ömer, Ali, Abdullah b. Ömer, İbn Abbas, el-Hasen el-Basri, Amr b. Ubeyd, Ebu Hanife, Malik b. Enes, Ebu Yusuf, Muhammed b. el-Hasen, İsa b. Eban, Muhammed b. İsa et-Tabba’, Muhammed b. Yahya el-Hadi, Ebu’l-Kasım el-Belhi, Kadı Abdulcabbar, ed-Debbusi, Ebu’l-Huseyn el-Basri, el-Hatib el-Bağdadi, es-Serahsi, el-Ğazali, İbnu’l-Cevzi, el-Karafi, İbn Kayyım el-Cevziyye, et-Tehanevi  gibi Zeydi, Mutezili, Sünni pek çok şahsiyet metin tenkidi uygulamasının tarihi / kronolojik gelişimine dair köşe taşları olarak kabul edilebilirler (s.185-191; 214-217).

  1. Metin tenkidinde göz önünde bulundurulacak olan esasları maddeler halinde yazınız(İçindekiler kısmında Dördüncü Bölüm, C) Metin tenkidi başlığında yer alan “Metin tenkidinin Esasları” alt başlığında zikredilen 16-17 metin tenkidi ilke veya esası).
  2. Kur’an’a aykırılık esasına dayalı metin tenkidine yönelik itirazları başlıklar halinde yazınız(s.200-211).
  3. Kur’an’a dayalı metin tenkidine dair sahabe neslinden itibaren görülen ve İslam geleneğinden devam eden uygulamalardan örnekler veriniz(s.214-218).
  4. a) Kız çocuğunu diri diri gömen de gömülen kız çocuğu da Cehennemdedir(Ahmed b. Hanbel, Ebu Davud)(s.210-220);
  5. b) Veled-i Zina üç kişinin en şerlisidir(Ahmed b. Hanbel)(s.220-221);
  6. c) Havva olmasaydı kadınlar kocalarına ihanet etmezdi…(el-Buhari, Muslim, Ahmed b. Hanbel)(s.224-225);
  7. d) Kadınlar kendi mallarında bile kocalarının izni olmadan tasarrufta bulunamazlar(et-Tahavi)(s.224) rivayetlerini Kur’an’a dayalı metin tenkidi süzgecinden geçirerek kısa kısa değerlendiriniz.
  8. Gelecekten/gaypten haber veren hadis rivayetlerini metin tenkidi açısından genel olarak değerlendiriniz(AHM, s.226-230).
  9. Çocukları mescit/camilerden uzak tutmaya ve namaz kılmayan çocuklara şiddet uygulamaya dair hadis rivayetlerini Sünnet’e uygunluk/aykırılık ilkesi ışığında değerlendiriniz(s.235-236).
  10. Başlarına kadını geçiren bir kavim iflah olmaz rivayetini metin tenkidi açısından değerlendiriniz(s. 237-238).
  11. Mushaflardan ve Mushafların faziletinden bahseden hadis rivayetlerini tarihi gerçeklere aykırılık ilkesi ışığında değerlendiriniz(s. 247).
  12. Mübalağalı vaat veya tehditler içeren hadis rivayetlerini metin tenkidi açısından genel olarak değerlendiriniz( s. 257- 262).
  13. Hadis rivayetlerinin önceki din ve kültürlerden unsurlar taşıması ilkesine dayalı metin tenkidini örneklerle açıklayınız(s. 262-272).
  14. Dış dünyanın gerçeklerine, deney ve tecrübelere aykırılık ilkesine dayalı metin tenkidini örneklerle açıklayınız(s. 272-277).
  15. 70.000 kişinin Cennete hesapsız gireceğine dair rivayetler(el-Buhari, Muslim, et-Tirmizi, İbn Mace, ed-Darimi, Ahmed b. Hanbel)(s.222-223) ile Allah’ın her Cuma günü 600.000 günahkarı Cehennemden azad ettiğine dair rivayeti(s.291-292) metin tenkidi açısından değerlendiriniz.
  16. Hadis rivayetlerinin bilimsel gerçeklere ters düşmesi ilkesi ışığında Tıbb-ı nebevi rivayetlerini değerlendiriniz(s. 320-332).
  17. Siyasi,fıkhi, kelami, etnik vb sürtüşme ve tartışmaların ve mezhepler arası çekişmelerin izini taşıyan rivayetleri metin tenkidi açısından örneklerle değerlendiriniz (s. 297-305).
  18. Hz. İsa’nın tekrar yeryüzüne gökten ineceğine dair rivayetlerin mütevatir olduğu doğru mudur? Açıklayınız( İİMS,s.344-348).
  19. “Kim dinin değiştirirse onu öldürün” şeklindeki hadis rivayetlerini metin tenkidi açısından değerlendiriniz(İİMS, s. 366-368).
  20. Sünnet’i Çağa taşımak için atılması gereken teorik adımlar nelerdir? Açıklayınız.
  21. a) OLGUDAN NASSA: Olgudan nassa hareket etmek. Bunun için öncelikle İslam Dünyasının siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarındaki hayati problemlerinin envanterini çıkarmak ve bunları öncelik ve önem sırasına göre ele almak gerekir.
  22. b) SÜNNET HERŞEYE HAZIR ÇÖZÜM SUNAN BİR ANSİKLOPEDİ DEĞİLDİR: Çağdaş meselelerin her birisine Sünnet’in tek tek nokta çözüm sunmasının söz konusu olmadığını, yani Sünnet’in Kıyamete kadar her şeyin hazır çözümlerini sunan bir sihirli değnek olmadığını baştan idrak etmek.
  23. c) GENEL ESASLAR,İLKELER VE AMAÇLAR ESASTIR: Çözüme katkı sunması söz konusu olduğunda bile genellikle genel ilkeler/amaçlar/hedefler ölçeğinde katkı sunabileceğini göz ardı etmemek, bu genel ilkelerden nokta/tikel çözüm üretmenin ilim ve fikir erbabının görevi olduğunu asla unutmamak.
  24. d) ÇOK DİSİPLİNLİ YAKLAŞIM ŞARTTIR: Bu sebeple İslam Dünyasının meselelerinin mahiyetine göre İslami ilimler dışındaki diğer disiplinlerle ortaklaşa “çok disiplinli” bir yaklaşımın zorunluluğunu unutmamak.
  25. e) FORMALİTECİ ve LİTERALİST YAKLAŞIMLARDAN UZAK DURMAK ŞARTTIR: Sünnet’e dair bilgi kaynaklarımız olan Kur’an, Yaşayan Sünnet ve bu ikisiyle uyum halinde olan ahad hadis rivayetlerine seçmeci/parçacı/atomcu, şekilci ve lafızcı  “LİTERALİST” yaklaşımdan ziyade ilke, amaç ve hedefleri tespit etmeyi amaçlayan bütünlükçü “MAKASID” yaklaşımını merkeze almak.
  26. Klasik dönem hadis şerhleri Sünnet’i çağa taşımak bakımından yeterli midir? Açıklayıjız.

Klasik dönem hadis şerhleri Sünnet’i çağa taşımak bakımından yeterli değildir; zira bu şerhler kendi çağlarının – yani ortaçağ şartlarının – şart ve ihtiyaçlarını göz önüne alarak  yorumlar geliştirmişlerdir. Günümüzün siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel şartları Orta çağdakilerden köklü bir biçimde farklıdır ve bu sebeple yeni durumlar karşısında yeni yorumlar geliştirmek mantıki ve fiili bir gerekliliktir.

Öte yandan bu şerhlerin neredeyse tamamı geniş halk kitlelerini değil ilim erbabını ve uzmanları esas alan çalışmalardır. Halbuki Sünnet’i Çağa taşımak için Sünnet’in, uzman olsun olmasın İslam toplumlarının tamamını içine alacak şekilde kapsamlı bir yoruma tabi tutulması gerekmektedir.

Teknik açıdan da klasik şerhler şerhe konu olan rivayetin diğer kaynaklardaki versiyonları, isnatları, ravileri hakkında bilgi, cerh-tadil bilgileri, isnat tetkiki  – metin tenkidi çok az –   garip kelimelerin izahı, – nadiren – sebeb-i vürudu ve rivayetten çıkarılabilecek tikel anlamlar ve hükümler üzerinde durmakta olup, bugün bunlar geniş halk kitleleri açısından acil ve gerekli olmaktan çıkmış durumdadır. Buna mukabil günümüzde bu ön bilgileri minimum düzeye indiren, buna mukabil ilke, ana fikir ve amaçların tespitini esas alan bir yorum tarzı gerekmektedir.

Orta çağda üretilmiş olmalarının tabii bir sonucu olarak klasik şerhlerin kavramsal çerçevesi, terminolojisi hatta gündelik hayata dair ölçü birimleri ile verilen örnekler vb. demode olduğundan, bunların baştan aşağıya güncellendiği yeni bir dil, kavramsal çerçeve ve içerik temelli yeni bir şerhçilik anlayışına acilen ihtiyaç olduğu söylenebilir.

Hepsinden önemlisi klasik şerhler bugün İslam Dünyasının muhtaç olduğu bir dünya görüşü olarak Sünnet’i modelleme gibi bilinçli ve sistemli bir çabanın ürünü de değildir.

Dolayısıyla günümüzün küresel, bölgesel ve ulusal düzlemdeki meydan okumalarına cevap verebilecek İslami bir paradigma inşasında klasik şerhlerin çağdaş ihtiyaçlara cevap vermesi mümkün görünmemektedir.

 

  1.   Sünnet’i Çağa taşımak amacıyla yapılmış örnek çalışmalar hakkında bilgi veriniz.

Bu konuda yapılmış çalışmalar maalesef yok denecek kadar az ve cılızdır.  Çağdaş dönemde yazılmış ve çağdaş başlıklar taşıyan hadis şerhleri de bizleri aldatmamalıdır. Zira bunlar büyük ölçüde Orta çağda yazılmış şerhlere dayalı derlemelerden öteye geçememektedir. Yine çağdaş dönemde ve çağdaş olma iddiasıyla yazılmış olan bazı eserler de çözüm üretme veya çözüme katıda bulunma amacı ve özelliği olmayan, aksine tebliğ ve vaaz u nasihat amaçlı eserlerdir. Bu türe dair verilebilecek örneekler arasında FIKHU’S-SUNNE adlı eser zikredilebilir.

Gerçek anlamda Sünnet’in 21. Yy’da İslam dünyasına nasıl yol gösterebileceği konusunda – yetersiz ve cılız da olsa- bazı örnekler vermek mümkündür. Mesela Muhammed Kutub’un PEYGAMBERDEN İKTİBASLAR adlı küçük kitabı – ki on civarında hadis rivayetinin yorumudur – bu türden sayılabilir. Nitekim klasik şerhlerle bu kitaptaki yorumculuk anlayışının farkını görmek için “Sizden biriniz, elinde bir fidan varken Kıyametin koptuğunu görse dahi diksin onu!” mealindeki rivayetin bu kitaptaki yorumuna bakması dahi yeterlidir. Diğer bir örnek olarak Mehmed Arif Bey’in BİNBİR HADİS-İ ŞERİF VE ŞERHİ – kullandığı rivayetlerden çoğunun kaynak ve isnat açısından problemli oluşu bir yana bırakılacak olursa –  yorumculuk bakımından örnek olarak zikredilebilir. ESKİMEZ YENİ – HZ. PEYGAMBER’İN SÜNNETİ adlı çalışma ise bu konuda hem konuların önceliklerine göre sıralanması, hem çağdaş problemler dolayımında bir yorumculuk denemesi olması, hem de çağdaş insana hitap edecek bir dil, kavramsal çerçeve ve terminoloji kullanması, hem de günümüzün yaşanan gerçekliğinden örneklere dayalı olması itibariyle bu alandaki küçük çaplı ama nadir çalışmalar arasında yer almaktadır.

Mamafih Sünnet’i Çağa Taşıma amacıyla yapıldığı açıkça ifade edilmese de, Sünnet’i Çağa Taşıma idealine dolaylı da olsa en fazla katkıda bulunan ve hizmet eden literatürün ÇAĞDAŞ İSLAM DÜŞÜNCESİ’ne dair literatür olduğu tereddütsüz ifade edilebilir. Bu bağlamda Mehmed Akif’in SAFAHAT’ından Muhammed İkbal’in manzum-mensur bütün eserlerine, Roger Garaudy’nin,Ali Şeriati’nin, Malik b. Nebi’nin, Aliya İzzetbegoviç’in, Fazlurrahman’ın, Hasan Hanefi’nin eserlerinden Mevdudi’nin, Muhammed el-Ğazali’nin, Yusuf el-Kardavi’nin , Ahmed Kemal Ebu’l-Mecd’in, Mehmed  Said Hatiboğlu’nun  eserlerine varıncaya kadar  pek çok çağdaş literatür İslam Dünyasına ışık tutacak niteliktedir. Ancak bütün bu literatür bile başlangıç niteliğinde çalışmalar olup, bunların gelecek dönemde sistemli ve kapsamlı çalışmalar halinde daha da geliştirilerek İSLAMİ BİR PARADİGMA’ya dönüştürülmesi gerekmektedir. Bu müstakbel görev ise sizler gibi geleceğin ilim ve fikir erbabını, yarının entelektüellerini beklemektedir. Bu misyonunuzda bizler hocalarınız olarak daima sizlerin yanınızda olacağız.  Ufkunuz açık, amaçlarınız yüce, düşünce dünyanız derin ve bilgi dünyanız okyanuslar kadar geniş olsun. Eleştirel düşünce ve araştırmacılık ruhu rehberiniz olsun. YOLUNUZ AÇIK OLSUN.

 

                                        E K                                                    

 

SÜNNET VE HADİSİ ANLAMA VE YORUMLAMADA YÖNTEM –  SÜNNETİ ÇAĞA TAŞIMAK –

 

A – ÇAĞDAŞ HADİS ŞERHÇİLİĞİYLE İLGİLİ OLARAK MEVCUT ARAŞTIRMALARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

  1. Klasik Hadis Şerhlerinin Aktüel Değeri
  2. Genel Olarak Hadis Şerhçiliğine Dair Yapılan Çağdaş Araştırmalar
  3. Günümüzde Çağdaş Bir Hadis Şerhçiliğinden Söz Etmek Mümkün Müdür?
  4. Çağdaş Dönemdeki Hadis Şerhçiliği Anlayışı İle Çağdaş Tefsir Anlayışının Mukayesesi

 

B – ÇAĞDAŞ HADİS ŞERHÇİLİĞİNİN ESASLARI

 

  1. Kavramsal Çerçeve
  2. Konumsal Çerçeve

III.Mahiyet Çerçevesi(ismetu’l-enbiya; vahy-i ğayr-i metluvv, kudsi hadis)

  1. Kaynaklar Çerçevesi
  2. Epistemolojik Çerçeve

VI.Yöntem Çerçevesi : Sistematik Yaklaşım

  1. Hadisleri Anlamak Sünnet’i Anlamaktan Geçer
  2. İktibas Yorumun İlk Adımıdır
  3. Olgunun Önceliği : Nasstan Olguya Değil Olgudan(Bireysel-Toplumsal-Bölgesel-Kürsel) Nassa.
  4. Kapsamlılık: Puzzle’ın Parçalarını Birleştirmek
  5. Öncelikler: Ehem Olandan Mühim Olana
  6. Bütünlük : Parçacılık Tuzağına Dikkat

6.1. Kur’an-Sünnet Bütünlüğü

6.2. Konu Bütünlüğü

6.2.1. Genel Bütünlük

6.2.2. Tikel Bütünlük

6.3. Kaynak Bütünlüğü/ Yatay Bütünlük: Kaynaklar Arası Coğrafi, Mezhebi Bütünlük

6.4. Kaynak Bütünlüğü/Dikey Bütünlük: Kaynakların Kronolojik Tedkiki

6.5. Rivayetlerde Bütünlük: İsnad ve Metinlerin Yatay ve Dikey Bütünlüğü

6.6. Rivayetlerin Metin İnşası

6.7. Sözlü-Yazılı Aktarım ve Mana ile Rivayet

  1. Sağlam ve Güvenilir Malzeme Kullanmak
  2. Metnin ve Olgunun Tarihsel Bağlamı: Dar Bağlam – Geniş Bağlam
  3. Tarihsellik: Metnin Tarihselliği – Olgunun Tarihselliği
  4. Çağdaşlık : Tarihsel Olanı Güncellemek/Aktüelleştirmek
  5. Değişen(Şekil/Form) ve Değişmeyeni(İlke, Amaç ve Değer) Belirlemek
  6. Metnin Ne Dediği Kadar Ne Demek İstediğini Önemlidir
  7. Lafızcılık ve Şekilcilik Konusunda Dikkatli Olmak
  8. İsnat ve Ravi Bilgilerinde Minimum Gerekli Olanla Yetinmek
  9. Lafzi Analizleri ve Teknik Açıklamaları Minimum Düzeyde Tutmak

15.1 Hadis Rivayetlerini Lafzi Analizlere Tabi Tutmanın İmkan(sızlığ)ı.

  1. İlke, Amaç ve Prensiplerin Tespitine Yoğunlaşmak
  2. Çağdaş Dil ve Üslup Kullanmak ve Genel Okuyucuyu Esas Almak
  3. Eylem/Uygulama Merkezli ve Retorikten Uzak Bir Yaklaşım
  4. Savunmacı Üsluptan Sakınmak ve Problemli Konuları Görmezden Gelmemek
  5. Mezhepler ve Ekollerin ( Mesela Ehl-i Hadis ve Ehl-i Rey ya da Usuli ve Ahbari) Tamamını Kucaklayıp Kuşatmak

20.1 Mezhepçi ve İdeolojik Yaklaşımlardan Sakınmak

  1. Kurumsal Yorum Kavramını Geliştirmek
  2. Estetik Boyutu ihmal Etmemek
  3. Disiplinler arası Yaklaşımı Esas Almak

23.1. İslami İlimler

23.2. Sosyal ve Beşeri Bilimler

23.3. Pozitif Bilimler

  1. Bireysel Şerhçilik Anlayışından Ekip Çalışması Anlayışına
  2. İslam Dünyası Dışındaki Çalışmaları Dışlamamak( Üçüncü Göz Olarak Bakmak)
  3. Çağdaş Bir Sünnet ve Hadis Şerhçiliği İçin Fikri Malzeme Kaynakları
  4. Çağdaş Hadis Şerhçiliğine Dair Örnekler
  5. Sünneti Çağa Taşımak İçin Bir proje Taslağı: Dünya Görüşü Olarak Sünnet.

27.1 Sünneti Müslüman Olsun Olmasın Herkes İçin Bir Hayat Tarzı Olarak Sunmak

 

 

 

SÜNNETİ ÇAĞA TAŞIMAK

 

 

Çağdaş gelişmeler ve olgular ışığında Sünnet ve Hadis’i yeniden ele almak, İslam dünyasının ihtiyaçlarına cevap verecek yeni bir İslam tasavvurunun inşası açısından hayati önemi haiz bir meseledir.Zira  son yüzyılda İslam düşüncesini yeniden inşa etmek, onu yeni bir kalıba dökmek üzere  Kur’an ve Sünnet’e dönüş sloganıyla yola çıkan ilim ve fikir erbabının  karşılaştıkları en önemli mesele, Sünnet ve Hadis alanındaki asırların biriktirdiği problemler olagelmiştir.Kuşkusuz bunda nebevi modele dair bilgilerin, tıpkı  Kur’an metni gibi tam ve eksiksiz bir biçimde korunarak nesilden nesile intikalinin sağlanamamış olması büyük rol oynamıştır.Her ne kadar nebevi modelin ana fikri,özü,ruhu ve hedefleri konusunda müslümanlar arasındaki ortak payda tahmin edilenden fazla ise de, geçmişte de günümüzde de daima bardağın dolu değil boş tarafına bakmaya alışmış olan müslüman zihin, bu geniş ortak paydayı keşfetmeyi bir türlü akıl edememektedir. Bu sebepledir ki İslam dünyası asırlardır  adeta “anlaşmamak üzere anlaştılar (ittefaku ala en la yettafiku)” deyişini haklı çıkarmak için elinden geleni esirgememiştir. Özellikle – mezhep ve meşrebi ne olursa olsun – bütün müslümanların üzerinde ittifak ettiği nebevi model unsurları, mağripten meşrika bütün İslam coğrafyasındaki Müslümanların günlük hayatlarındaki davranış kalıplarının standardizasyonunu sağlamaya devam etmektedir. Bu bakımdan Sünnet ve Hadis’in ihtilaf konusu olan yönlerinden ziyade ittifak konusu olan yönleri üzerinde durmak suretiyle, Sünnet ve Hadis’in her yönüyle tartışmalı bir alan gibi algılanmasının yanlışlığını göstermek pekala mümkündür.

Genellikle gözden kaçan bu geniş ortak paydayı basit bir ifadeyle “yaşayan Sünnet” ya da usul-i fıkıh terminolojisiyle  “ameli tevatür(et-tevâtur el-amelî)” , “fiili(uygulamalı)sünnetler(es-sunen el-ameliyye/el-fi’liyye)” ya da “nesilden nesile tevarüs edilen sünnetler(es-sunen el-mutevarise)” şeklinde ifade etmek mümkündür. Bu gibi hususlar aslında gerçek anlamda “mütevatir” kategorisine de örnek teşkil eden bir tür uygulamalı rivayetlerdir. Gündelik hayatta sık sık tekrarlanan ve yüzlerle ifade edilebilecek bu gibi hususlar üzerinde yeterince durulmadığı, bu konuda yapılmış doğru dürüst araştırmaların yok denecek kadar az olmasından anlaşılmaktadır.Keza hadis araştırmaları  alanında sürekli olarak mütevatir hadis üzerinde durulması,buna mukabil sözünü ettiğimiz mütevatir uygulamalı sünnetlerin genellikle gözden kaçması da dediklerimizi doğrulamaktadır.

Burada şu hususa da işaret etmek gerekir ki, mezhebi ve meşrebi ne olursa olsun bütün müslümanların üzerinde ittifak ettikleri sünnet uygulamaları bağlayıcılık bakımından aynı düzeyde olmayıp,  (farz/vacip, mendup,müstehap,mekruh ve haram gibi) farklı  kategorilere ayrıldığı gibi, detaylarda da birtakım nüanslar söz konusu olabilmektedir. Ancak teferruat kabilinden bu gibi detaylarda görülen bazı farklılıklar, ortada standart birtakım uygulamaların varlığından söz etmeye engel teşkil edecek nitelikte ve boyutta değildir.Namazın günde beş vakit olmasına rağmen mesela caferi mezhebinde öğle ile ikindi,akşam ile yatsı  namazlarının birlikte kılınması dolayısıyla üç vakte indirgenmiş gibi görünse de bu sadece görünüşte böyledir. Ama namazların rekatlerinde ve kılınışında herhangi bir farklılık söz konusu değildir. Ezan , oruç, hac, zekat, bayram namazları gibi ibadetler alanı yanında sosyal ilişkiler alanında da benzer durumlar söz konusudur. Mesela selamlaşma, temizlik, yeme-içme, evlilik, aile ve akrabalık ilişkileri vb.  pekçok alanda İslam dünyasının neresine giderseniz gidin, davranış kalıplarının standart bir halde sürdürüldüğünü gözlemlemek mümkündür. Özetle müslüman birey ve toplumun kurucu ve belirleyici  kimlik unsurlarının Kur’an yanında “yaşayan Sünnet” tarafından şekillendirildiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Peki o halde, geçmişte ve günümüzde İslam dünyasında, sünnet alanında görülen hararetli ve süregiden tartışmaların sebebi nedir? Bu sorunun cevabı sadedinde pekçok sebepten söz etmek mümkün ise de, bunlar içerisinde en önde gelen ve burada bizi de birinci dereceden ilgilendiren husus “hadis rivayetleri”dir. Burada sadece “hadis” kelimesini kullanmayıp “hadis rivayetleri ” ifadesini kullanmamız tamamen bilinçli bir tercihin ürünüdür. Zira bu iki kullanım arasındaki fark, asırlar süren ve bugüne kadar uzanan tartışmaların altında yatan ana sebebin adeta özeti niteliğindedir. Bir başka ifadeyle günümüzde müslümanlar tarafından Hz. Peygamber’in sözleri olarak algılanan  ve bu yüzden “hadis” adı verilen yazılı metinlerin, nihai tahlilde birer rivayet olduğu gerçeğini onların dikkatine sunmaktadır. Bu nokta o kadar hayati önemi haiz bir husustur ki, “hadis” ile “hadis rivayeti” arasındaki farkın algılanması asırlardır devam eden sonuçsuz ve sert tartışmaların azalmasına ciddi katkıda bulunabileceği gibi, bu kitabın konusunun sağlam bir zemine oturtulmasına ve sağlıklı bir  şekilde anlaşılmasına da yardımcı olacaktır. Bu hususu  biraz daha açıklığa kavuşturmak için  az önce ele alınan “yaşayan ameli mütevatir sünnet” kavramına tekrar dönmek ve bu kavramla “hadis rivayeti” arasındaki farkı ortaya koymak yerinde olacaktır. Bunu yapmak için ise gerek hadis bilgileri ve ıstılahları literatüründe gerekse usul-i fıkıh literatüründe yaygın olarak kullanılan “sübut” ve “delalet” kavram ikilisine başvurmak yeterli olacaktır.Kısaca sübut,  bir haber,nakil ya da rivayetin iddia edilen kaynağa ait olup olmaması  meselesini  ifade ederken;  delalet, iddia edilen kaynağa ait olduğu tespit veya kabul edilen (sözlü,yazılı veya uygulamalı) bir metnin nasıl anlaşılması ve yorumlanması  gerektiği hususuna  işaret  eder. İşte gerek sübut gerek delalet açısından yaşayan ameli mütevatir sünnet alanında ciddi bir problem ne geçmişte ne de günümüzde söz konusu olmadığı halde, durum “hadis” ya da “hadis rivayetleri” alanında tamamen farklıdır. Zira yazılı hadis literatürünü dolduran bu hadis rivayetlerinin Hz. Peygamber’e(sav) aidiyeti meselesi klasik ve çağdaş hadis araştırmalarının daima en önemli problemlerinden birisi olagelmiştir. Zira hadis literatürünü dolduran binlerce hadis rivayetinin tamamının Hz. Peygamber’e ait olduğunu söylemek mümkün olnadığı gibi, hiçbirisinin ona(sav) ait olmadığını söylemek te aynı şekilde mümkün değildir. Zaten bu iki şıktan birisi doğru olsaydı muhtemelen hadis disiplini diye bir araştırma alanının ortaya çıkmasına da gerek kalmazdı.Günümüzde de gerek doğuda  gerek batıda müslüman ya da gayr-ı müslim ilim çevrelerinin  ortalama yaklaşımı, bu literatürdeki rivayetlerin ne tamamen asılsız  ne de  tamamen gerçek olduğu yönündedir. Bu sebepledir ki onbeş asırdan bu yana İslam alimleri hangi hadis rivayetlerinin  sağlam ve güvenilir, hangilerinin ise sahte ve asılsız olduğunu tespit edebilmek için  çeşitli yöntemler geliştirmişlerdir. Henüz daha isnat sisteminin ortaya çıkıp gelişmediği dönemde “metin tenkidi” yöntemi ile yetinilirken,  müteakip dönem ve  asırlarda buna ek olarak isnat sistemini  ve ravi sorgulama tekniklerini geliştirmişlerdir. Bunlardan “metin tenkidi” yöntemini ağırlıklı olarak usul-i  fıkıh ve usul-i din alimleri benimseyip geliştiriken, “isnat tenkidi” yöntemini ağırlıklı olarak hadis alimleri benimseyip geliştirmişlerdir. Aslında mantıken birbirini tamamlayan bu iki yöntem bir arada uygulandığında herkes için oldukça tatminkar sonuçlara ulaşmak daha kolay iken, maalesef Ehl-i Re’y ve Ehl-i hadis ayrışmasına bağlı olarak, her bir kesim kendi benimsediği yöntemi ön plana çıkarmış, diğer kesimin benimsediği yöntemi  ikinci plana atmıştır. Bu da aynı hadis  rivayetleri konusunda farklı hatta taban tabana zıt değerlendirmelerin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Mamafih  görüş ve değerlendirme farklılıkları kaçınılmaz insani olgulardır. Bu yüzden aynı yöntemi benimseyen kesime mensup ilim adamları arasında dahi farklılıkların ortaya çıkışı engellenememiştir. Nitekim her bir hadis aliminin hadis koleksiyonuna aldığı rivayetlerin diğerlerinden şu veya bu ölçüde farklılık arzetmesi bu durumun nesnel bir delili olsa gerektir.Ancak yine de  her bir kesimin  kabul ettiği kurucu nitelikteki temel rivayetler  konusunda  genel bir uzlaşmadan  söz etmek te mümkündür. Elbette ihtilafların sebebi sadece uygulanan yöntemle ya da tekniklerle de ilgili değildir. Bunun yanında siyasi, kelami , ideolojik,kişisel ve gurup çıkarı gibi çok amaçlı  bir istismar aracı olarak başvurulan hadis uydurma/uydurma hadis rivayetleri olgusu da ihtilafların ortaya çıkışında fevkalade önemli bir rol oynamıştır.Zaten gerek isnat ve gerekse metin tenkidi sadece daha sağlam ve güvenilir olanı daha az sağlam ve güvenilir olandan ayırmak için değil, aynı zamanda uydurma hadis rivayetlerinin ortaya çıkışını ve yayılmasını engellemek için de uygulamaya konmuş tekniklerdir.

Sebepler ve şartlar ne olursa olsun aradan geçen ondört asra rağmen hadis rivayetleri konusunda hem şii,sünni,zeydi,ibadi ve mutezili ulema arasındaki, hem de her bir mezhebin kendi içerisindeki  ihtilaflar giderek asgari düzeye indirileceğine tam tersi olmuş ve bu durum günümüze kadar gelmiştir.Bu yüzden günümüzde mesela Ehl-i sünnet içi  mezhep ve guruplar arasındaki hadis rivayetlerinden kaynaklanan ihtilaflar , sünnilerle şiiler arasındaki ihtilaflardan  daha derin ve sert görünmektedir. Bu bağlamda Ehl-i  Sünnet içinde yer alan selefiler,sufiler, geleneksel ulema ve yenilikçi ilim ve fikir erbabı arasında neredeyse  uzlaşmazlığa varan ciddi ihtilaflar söz konusudur.

Asırlardır tatminkar bir çözüm bulunamayan bu uzlaşmazlıkların temelinde teknikler ve yöntemler arasındaki  farklılıklar kadar önemli bir başka  husus  daha yatmaktadır ki o da rivayetlerin epistemolojik/bilgi değeri meselesidir.Zira genel olarak Ehl-i Rey ve Ehl-i  Hadis arasında, öte yandan her bir kelami ve fıkhi mezhep arasında, hadis literatüründe yer alan ve “ahad” tabir edilen rivayetlerin bilgi değeri konusunda da derin ayrılıklar söz konusudur.Buna göre, Rey ehli ahad hadis rivayetlerini – sahih olanlar dahil – kategorik olarak “zannî”, yani Hz. Peygambere aidiyeti kesin olmayan, sadece gerçek ve doğru olma “ihtimali”  bulunan  rivayetler olarak görürken; genel olarak Hadis ehli,  ahad da olsa hadis rivayetlerini- özellikle de sahih kabul ettiklerini-  mütevatir gibi kesin doğru ve gerçek kabul etme eğilimindedir. Basit gibi görünen bu epistemolojik yaklaşım farklılığı , maalesef tarafların birbirlerini sapıklık,dalalet ve küfürle suçlamalarına kadar varabilmiştir. Bu tablo bugün de aynen, hiçbir değişikliğe uğramadan İslam toplumlarında varlığını sürdürmekte  ve derin çatlakların oluşmasına yol açmaya devam etmektedir.

Çağdaş İslamın  klasik İslam geleneğinden devir aldığı bu vahim tabloyu düzeltmek için sarfedilen bütün çabalara rağmen durum ciddiyetini korumaya devam etmektedir. Sarfedilen bu çabalara ülkemizden mütevazı bir katkı olmak üzere Sünnet kavramı, Sünnet’in Dindeki Konumu, bağlayıcılığı,mahiyeti ve Sünnet’e dair bilgi kaynaklarımızdan biri olarak hadis rivayetleri konularını ele alan üç eser sizlere sunulmuştur:

İslam Düşüncesinde Sünnet- Eleştirel Bir Yaklaşım (Ankara Okulu Yayınları,Ankara,2015)

İslam Düşüncesinde Hadis Metodolojisi (Ankara Okulu Yayınları,Ankara,2015) ve

Alternatif Hadis Metodolojisi(Otto yayınları,Ankara,2015)

Bu son  iki eserde klasik ve çağdaş dönemdeki bütün ekoller, gelişmeler ve tartışmalar bir arada değerlendirilmiş ve hadis  rivayetleri alanında yaşanan bu kronik  kaos ortamından  bir çıkış yolu aranmıştır. Bu amaçla klasik ve çağdaş bütün mezhep,ekol ve akımlardan  alınması gereken  katkılar ayrım gözetilmeksizin alınmış, hedef olarak ta bütün ekol,mezhep ve akımların ortaklaşa uygulayabileceği bir yöntemin temellerini atma hedefi seçilmiştir.

Ne var ki Sünnet – Hadis  alanındaki problemler  bu kadarıyla sınırlı değildir. Kısaca “sübut”  başlığı altında yer alan bu problemler yanında, Hz. Peygamber’e(sav) ait olduğu varsayılan hadis rivayetlerinin nasıl anlaşılıp yorumlanacağı,yani “delalet” meselesi de büyük önem arzetmektedir. Bu önem iki yönlüdür: Anlama ve Yorumlama. Anlama meselesi de iki yönden önemlidir. Öncelikle hadis rivayetlerinin sübut açısından incelenmesi amacıyla yapılacak olan metin tenkidi uygulaması, aynı zamanda hadis metinlerinin nasıl anlaşıldığına bağlı bir süreçten geçmek durumundadır. Zira yanlış anlaşılan bir metnin  doğru  bir metin tenkidine tabi tutulması beklenemez.Bu bakımdan delalet meselesinin  aynı zamanda sübut meselesinin de organik bir parçası olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.  Diğer yandan “makbul”, yani şu veya bu ölçüde kabul edilebilir nitelikteki hadis rivayet(ler)inin  nasıl anlaşılması gerektiği meselesi de son derece önem arzetmektedir.Zira bu konuda yapılan yanlışlıklar, şekilcilik, lafızcılık,parçacılık,seçmecilik ve bağlayıcılık gibi farklı açılardan farklı türden problemlere yol açmaktadır.Bu tür problemler hangi hadis rivayetlerinin sağlam ve güvenilir hangilerinin ise çürük ve asılsız olduğuna dair tartışmaların yol açtığı  problemlerden daha az önemli değildir.

Yorumlama meselesine gelince, gerek geçmişte gerekse günümüzde nebevi modelin İslam toplumlarına rehberlik etmede yeterince etkili olamamasında, bu konuda yapılan hatalar ve benimsenen isabetsiz yaklaşımlar önemli bir rol oynamaktadır. Bu konudaki en büyük eksiklik ise, gerek Kur’an’ın gerek Sünnet’in bünyesinde barındırdığı temel ve genel geçer ilkelerin tespitine yönelme konusundaki isteksizliktir. Daha önemlisi ise bu ilkelerin değişen şartlarda nasıl uygulanacağı ya da güncelleneceği sorusunun sürekli olarak göz ardı edilmesi ya da ertelenmesidir. Kuşkusuz bunda Sünnet ve Hadis yorumu alanında kalem oynatan ulemanın, meseleyi sadece bir metnin yorumlanması olarak algılamaları rol oynamaktadır. Zira arapça bilgisi ve hadis disipliniyle ilgili teknik bilgiler dışında bu tür ulemanın siyasi,ekonomik,sosyal ve kültürel olgular ve gelişmeler konusunda yeterli bir fikir sahibi oldukları söylenemez. Hatta onların büyük bir kısmının gerçeklikten kopuk bir biçimde adeta masa başında  bir metni açıklarcasına hadis rivayetlerini sözümona yorumlamaya çalıştıklarını söylemek yanlış olmayacaktır. Bu sebepledir ki çağdaş dönemde yapılan hadis şerhi çalışmalarının geçmişte yazılanların tekrarından ya da klişeleşmiş kuru vaazların şerh adı altında sunulmasından öteye geçmediği acı bir gerçektir.Bu sağlıksız ve gerçekliklerden kopuk yorumculuk anlayışının tabii sonucu olarak, yazılan çağdaş şerhlerde, İslam dünyasının çağdaş siyasi,ekonomik,sosyal ve kültürel meselelerine herhangi bir çözüm üretildiği ya da en azından ışık tutulduğu neredeyse hiç  görülmemiştir. Son zamanlarda bu tıkanıklığı aşmak iddiasıyla ülkemiz akademik çevrelerinde yapılan bazı denemeler de maalesef derde derman olamamıştır. Elbette bu tür çalışmalar en azından konunun öneminin gündemi daha fazla işgal etmesine vesile olabilirse de, bu konuda yapılması gereken kapsamlı ve sistemli çabalara ket vurma ihtimali de yok değildir.

İşte sizlere sunulan bu eserde yapılmak istenen de, bütün bu olumsuzluklara rağmen, 21. yy’da nebevi modelin İslam toplumlarına rehberlik edebilmesi için onu nasıl anlamak ve yorumlamak gerektiği sorusuna cevap aramaktır. Elbette bu arayış  sadece teorik planda kalmayacak, bu yorum faaliyetinin pratiğe nasıl aktarılacağına dair uygulamalı örnekler de sunulacaktır. Nebevi modelin hayatın bütün alanlarını kuşatıcı bir öğreti olması hasebiyle,zorunlu olarak çok disiplinli bir yaklaşım izlenmesi gerektiğinden, siyasi,ekonomik,sosyal ve kültürel alanlara dair yapılan araştırmaların sonuçlarından yararlanılması cihetine gidilecektir.Kuşkusuz Sünnet’in temeli ve ana kaynağı Kur’an olduğu için, Kur’an araştırmaları alanındaki son gelişmeler de öncelikle değerlendirmeye alınacaktır.Özellikle vurgulayalım ki  bu eser Sünnet ve Hadis’in yorumu alanında kapsamlı bir eser, bir şerh çalışması  olmayıp, sadece  anlama ve yorumlama alanında metodolojik bir zemin oluşturma amacına yöneliktir. Bu dördüncü eser  ile ülkemiz okurlarına ilan edilen projenin ana omurgası da ortaya çıkmış bulunmaktadır. Allah ömür verirse,bu dört eserde belirlenen esaslar ve varılan sonuçlar ışığında, Sünnet’i çağa taşımak amacıyla kapsamlı bir hadis şerhi ve yorumu yazılması da şu  anda planlanmış ve planı hazır bir vaziyettedir.Mamafih bu eser yazılıncaya kadar,bir nebze de olsa ihtiyacı karşılayabilmek için kaleme aldığımız, Eskimez Yeni – Hz. Peygamber’in Sünneti (Otto Yayınları,Ankara,2017) adlı eser – sözünü ettiğimiz kapsamlı şerh çalışması tamamlanıncaya kadar – sizleri nebevi modelle irtibatta tutmaya yardımcı olacaktır.

Sadece İslam dünyasının değil, beşeriyetin tamamının karşı karşıya bulunduğu varoluşsal tehditlere yol açan gelişmeler karşısında Hz. Peygamber’in modeli ve bu modelin sunduğu evrensel değerler hem müslümanlara hem de müslüman olmayanlara ilham kaynağı olabilecek ve rehberlik edebilecek potansiyellere sahiptir. Bu İslami ve aynı zamanda insani hedefin tahakkuku bir yandan bu ideale gönül vermiş  ilim ve fikir erbabının çabalarına, bir yandan bu fikirlerin varlık sebebi olan okurlara, öte yandan da her iki kesimin el ele vererek atacağı uygulamadaki adımlara bağlıdır. Küreselleşmenin ve teknolojik gelişmelerin yol açtığı olumsuzluklar karşısında, Arif Nihat Asya’dan mülhem olarak nasıl “Ey Muhammed Ebu Cehil ölmedi, kıtalar dolaşıyor” demek mümkünse; yeryüzünde daha insani ve dolayısıyla İslami bir varoluşun teminat altına alınması için “Ey Muhammed, sen ölmüş olsan da manevi  mirasın ölmedi.Senin bize miras bıraktığın değerler ve ilkeler hala çağları aşıyor,kıtaları dolaşıyor ” diyebilmek te mümkün olmalıdır.Bu imkanı gerçeğe çevirmek bu mirasa sadakat davasındaki müslümanların en temel görevidir. Bu eserin bu ağır görevin sorumluluğunu üstlenecek olan gönül erlerine mütevazı bir rehber olması dua ve niyazıyla.

15.02.2017    Ankara