Yazılar
-
2. Geç Antik Dönemde Arabistan: Ana Hatları ile Muhammed Zamanında Yarımadadaki Kültürel Durum – THE QUR’AN IN CONTEXT (Bağlamı İçinde Kur’an) Özet
Yazar: Barbara Finster. Bamberg (Almanya) Otto-Friedrich üniversitesi İslam sanatları bölümü emekli profesörü. Bağdad (Irak) ve San’a (Yemen) de Alman Arkeoloji Enstitüsü adına görev yapmış ve Suriye, Irak, İran ve Yemen’deki kazılara katılmıştır. Geç antik dönem ve erken İslam sanatına dair yayımlanmış birçok araştırması vardır. Bölgenin geç antik dönemde Hz. Muhammed zamanındaki durumuna dair arkeolojik ağırlıklı bir araştırma olarak ülkemizdeki konuyla ilgili birikimin henüz yabancısı olan pek çok önemli hususa, özellikle de arkeolojik gelişmelere ışık tutucu, haritalarla zenginleştirilmiş bir makaledir. Makalenin temel tezi, Arap tarihçiliğinde de, 70’li yıllara kadar Batı’da da egemen olan ve İslam’ın zuhuruna Arabistan’da kadar kayda değer bir mimari varlığın bulunmadığına ve bu bölgeye kültür ve medeniyet getirenin…
-
1. Necran Şehitleri ve Himyer’in Sonu: 6.yy Başlarında Güney Arabistan’ın Siyasi Tarihi – THE QUR’AN IN CONTEXT (Bağlamı İçinde Kur’an) Özet
THE QUR’AN IN CONTEXT (Bağlamı İçinde Kur’an) The Qurʾān in Context: Historical and Literary Investigations into the Qurʾānic Milieu. Edited by Angelika Neuwirth, Freie Universität Berlin, Nicolai Sinai, Berlin-Brandenburgische Akademie der Wissenschaften and Michael Marx, Berlin-Brandenburgische Akademie der Wissenschaften (Brill, 2011) BAĞLAMI İÇİNDE KUR’AN: KUR’AN’IN ORTAMINA DAİR TARİH VE EDEBİYAT/LİTERATÜR ARAŞTIRMALARI (Brill, 2011) ŞİMDİLİK HIZLICA VE GELİŞİGÜZEL BİR TERCÜME İLE SİZLERE KİTAPTAKİ MAKALELERİN LİSTESİNİ SUNMUŞ OLUYORUM, BUNLARLA İLGİLİ DAHA TAFSİLATLI BİLGİLER VE DEĞERLENDİRMELER YAPMAK VE SİZLERE SUNMAK ÜZERE HOŞÇA KALINIZ. Bu kitabın içerisindeki makaleler özetlenerek kısa tercümeleri sunulmuştur. Tercüme: Mehmet Hayri Kırbaşoğlu İÇİNDEKİLER Giriş: Nicolai Sinai ve Angelika Neuwirth Birinci Kısım: KUR’AN’IN TARİHSEL BAĞLAMI Necran Şehitleri ve Himyer’in Sonu:…
-
İLAHİYAT FAKÜLTELERİ ENTELEKTÜEL KRİZİN NERESİNDE ?
İslam Dünyasında ve bu dünyanın bir parçası olan ülkemizde yaşanmakta olan fikrî atalet ve durgunluk, üniversitelerimizin ve bilgi üretme iddiasındaki diğer çevrelerin mevcut üretim ve verimliliğine bakılarak kolaylıkla teşhis edilebilecek bir “arıza”dır. Özellikle bu konuda öncü rolü oynaması beklenen üniversitelerimizin kendilerine yapılan yatırıma denk bir üretimi gerçekleştirmede başarılı olduğunu söylemek tabii ki mümkün değildir. Bu meselenin sistemden kaynaklanan yönleri olduğu gibi, üniversite camiasının “ahlâkî ve etik” zaaflarından kaynaklanan yönleri de söz konusudur. Aldığı maaşta “tüyü bitmemiş yetimin hakkı” olduğunu düşünen, bu maaşı hak etmek için gece gündüz çalışan, hak etmediği bir maaşın “haram lokma” olacağını her hatırladıkça zangır zangır titreyenler acaba akademik camiada hala var mı, yoksa nesilleri çoktan sona…
-
Tek Yol İslam: Slogan mı, Söylem mi, Gerçek(lik) mi, Gerekli(lik) mi?
Sadece Türkiye’de değil, İslam Dünyasının hemen her yerinde, özellikle 70’li yıllardan sonra pek çok İslami hareketin âdetâ ortak parolası/sloganı aşağı yukarı bu idi: Tek Yol İslam – Kurtuluş İslam’da, el-İslâmu Huve’l-Hallu’l-Vahîd – el-Hallu Huve’l-İslâm! Aslında bu, Batı’nın işgalinden ve sömürgeciliğinden bedenini kurtaran İslam Dünyasının, bunun hemen adından rûhunu da kurtarmak istediğinin ilanıydı. Olandan ziyade olması gerekenin beyanıydı. Muâsır medeniyetler seviyesine erişmenin ancak Batı’nın izlediği yoldan gitmekle mümkün olduğu iddiasının bir reddi idi. Evet bu iddianın/tezin içi henüz doldurulmamıştı ama, bu yolda bir başlangıç yapmak, ilan edilen hedefe ulaşmak üzere yola çıkmak, İslam Dünyasının kendi ayakları üzerinde durabileceğine dair ona bir özgüven telkin etmek için ortaya bir “ideal” koymak ta…
-
ÂHİR ZAMAN RAMAZAN’LARI
-Zühd, Mücahede ve Mücadele Ayından; Hazımsızlık, İsraf, Şatafat, Gösteriş ve Konformizm Ayına- Ramazan’a, huzur sıhhat, afiyet ve selametle müspet bir ruh haliyle, güzel bir başlangıç yapmayı ne kadar da özlüyor insan. Ama Müslüman’ın böyle tatlı bir maneviyat ikliminde böylesi Ramazan’lar geçirebilmesi, sadece kendisinin değil, bütün Müslüman’lar da böyle bir iklime kavuştuğu takdirde mümkün, caiz ve ahlaki, hatta İslami olabilir. Yoksa Nurettin Topçu’nun, fakir, ezilen, perişan, katledilen Müslüman kardeşlerinin sırtına basa basa – veya uçakla üzerlerinden uçup giderek- ,onların problemlerinin farkına bile varmadan Mekke’ye giderek yaptıkları haccın hac olamayacağı şeklindeki eleştirisi gibi; aynı durumdaki Müslüman kardeşlerinin problemlerine sırt çevirerek geçirilecek bir Ramazan’ın da İslam’ın istediği Ramazan olmadığını ifade etmek abartılı bir…
-
ORUÇ KALKANDIR: Kapitalizme ve Emperyalizme Karşı Direniş Kalkanı!
Her Ramazan geldiğinde en çok kullanılan ve dillere pelesenk edilen bir rivayette şöyle denmektedir: Oruç kalkandır. Peki oruç neye karşı kalkan görevi görecektir? Yine yaygın anlayışa göre “kişiyi” her türlü kötülükten koruyan, alıkoyan, şeytanın ve nefsin insana karşı hamle ve saldırılarından onu koruyan manevi bir kalkan. Bu yorum, İslam’ın siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel alanlarda güçlü ve egemen olduğu dönemler için yeterli ve geçerli bir yorum olabilirse de, günümüz İslam Dünyası ve Müslümanları için asla yeterli ve geçerli bir yorum değildir. Zira kişisel kötülüklerden önce küreselleşmiş kötülüklerle, işgallerle, katliamlarla, sömürüyle, zulümle, açlık, hastalık ve işsizlik yüzünden sefalet içerisinde yaşayan ve hayatını kaybeden milyonlarca insanın ahlaki, vicdani ve insani sorumluluğuyla yüzleşmenin, mücadele…
-
ORTADOĞUYU BEKLEYEN ASIL TEHLİKE
Tunus ve Mısır’da yaşanan ayaklanmalar ve akabinde Ürdün, Yemen, Bahreyn, Libya ve Suriye’de devam eden toplumsal hareketler, İslam Dünyasını olduğu kadar, dünya düzenini de etkileyecek istidatta gelişmelerdir. Bu coğrafyanın bir parçası olan ülkemizin de bu gelişmelerden etkilenmemesi elbette söz konusu bile değildir. Gözden kaçırılmaması gereken ise, bu gelişmelerde Türkiye’nin ne gibi bir rol oynamak istediği, gelecekte nasıl bir rol oynayacağı veya bu rolün kendisine biçilmiş bir rol olup olmadığı hususlarıdır. Bütün bunların ise, mutlaka açık, şeffaf ve dürüst bir biçimde, toplumun her kesiminde tartışılması gereken hususlar olduğu aşikardır. Bu tartışmaların yapılmasını beklemeksizin, bu gelişmelere dair Türkiye’nin bu güne kadar izlediği politikalardan yola çıkarak, bazı tahminlerde ve uyarılarda bulunmak ta mümkün…
-
MÜSLÜMANLARIN AHLAKI : KIRK YAMALI BOHÇA !
-Ahlaka dair Bir Tartışmaya davet- Ahlaktan bahsetmek kolaydır. Başkalarının ahlaklı olmasını istemek te öyle! Zor olan ise insanın kendisinin ahlaklı olmasıdır. Daha zor olan ise ahlakı yeryüzünde egemen paradigma haline getirebilmektir. İslam dünyası tarihinin başlangıcından beri daima ahlaki meselelerle karşı karşıya kalmış, ahlakla ilgili dertlerden başını kurtaramamıştır. Bunun sebeplerinin teşhis ve tespiti başlı başına bir araştırmayı gerektirir. Burada bize düşen ise daha ziyade bu hayati önemi haiz konuya dikkat çekmek olmalıdır. Genel olarak 21. yy İslam Dünyası, özel olarak ta İslami hareketler ahlakın İslam’ın neresinde durduğu sorusunu teorik ve pratik düzlemde tartışmak bakımından son derece elverişli zeminlerdir. İslam’ın zuhurundan itibaren geçen dönemleri de göz önüne almak suretiyle, bugün bulunduğumuz nokta…
-
MÜSLÜMANLAR KAPİTALİZM KISKACINDA
– Ferdi Ahlak’tan Sistem Ahlakı’na Geçişin Zorunluluğu- Geçen sayıda, Müslümanların üç (et) ile imtihanından söz ederken, onların nasıl mal, mülk ve servet konusunda hırs, ihtiras ve aç gözlülük gibi hastalıkların pençesine düştüklerini, nasıl rüşvet, yolsuzluk, rantiyecilik ve nüfuz istismarı girdabına kapıldıklarını, ülkemizin ve ülkemiz Müslümanlarının karşı karşıya bulundukları vahim bir gelişme olarak dile getirmeye, dikkatleri bu noktaya çekmeye çalışmıştık. Ancak bu gibi “yolsuzluk” furyası karşısında başımızdakilerin çıkış yolu olarak, fertlerin ahlaklı ve dindar olması gerektiğine vurgu yapmakla yetinmeleri, zaman zaman dile getirdikleri “şeffaflık” ve “hesap verilebilirlik” ilkesini ülkenin sivil-askeri bürokrasisine ve yönetimine uygulamada ciddiye alınabilecek adımları bir türlü at(a)mamış olmaları, bu yolsuzluk furyasının altında yatan küresel bir gelişmenin farkına varamadıklarını…
-
Pozitivizm İlmihalinden, Tekrar İslam İlmihaline Dönüşü Engelleme Operasyonu
Ülkemizin kâhir ekseriyetini oluşturan Müslümanların acı talihleri, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, bilhassa CHP iktidarlarında psikolojik, fiziki, sosyal, kültürel, ekonomik, siyasi sayısız baskılara, zulümlere, aşağılanmalara, ama hepsinden önemlisi “Müslümanlığına” yönelik bin bir çeşit baskılara maruz kalmak olmuştur. “Devlet baba” ve onun “seçkin evlatları” gibi düşünmediği, inanmadığı, onun istediği gibi yaşamadığı, yani dünya görüşü onlarınkinden farklı olduğu için sık sık dayak yemekten de kurtulamamıştır. Gerçi bunda garipsenecek bir şey de olmasa gerektir, çünkü değil mi ki devlet “baba”dır, o halde “baba dediğin döver de sever de”. Peki bu Müslüman halktan ne isteniyordu? Cevap tek kelime ile şuydu: İSLAM İLMİHALİNİ TERKEDEREK, POZİTİVİZM İLMİHALİ İLE AMEL ETMESİ! İslam gibi bir ortaçağ dinini(!) bırakıp,…