Yazılar
-
MEZHEPLER ARASI YAKINLAŞMA’DAN İSLAM DÜNYASININ BİRLİĞİ’ NE
Mezhepler nedir? Ne kadarı dindir, ne kadarı tarihtir? Kur’an’da “mezhepler” in zorunlu veya gerekli olduğuna dair açık ve kesin bir delil yoktur. Tam aksine geçmiş ümmetlerin dinlerini “şîa”lar şeklinde “fırka”lara ayırmış olmaları şiddetle tenkit edilmekte ve bu duruma düşmemeleri için Müslümanlar ciddi olarak uyarılmaktadır (bkz.6,el-En’âm,159; 30,er-Rûm,32). Allah Rasûlünün ve ashabının, daha sonraları Tâbiûn ve Tebeu’t-Tâbiîn’in, bugün bilinen anlamda “mezhep”leri yoktu. Kurucu mezhep imamlarının bile bir mezhep kurma niyetleri yoktu, daha sonraki asırlarda gelenlerin yaklaşımlarının bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Mezhep tarihî şartların ürünü ve bir süreç sonucu olmakla beraber, Kur’an’ın uyarısı uyarınca “parçalayıcı” değil, ümmet’in birliğini emreden talimatları doğrultusunda “birleştirici” olmalıydı, geçmişte bu gerçekleşmemişse bile bugün öyle olmalıdır. Özellikle “mezhepler”i…
-
MEZHEPÇİLİK İŞGALCİLERİN EKMEĞİNE YAĞ SÜRMEK DEMEKTİR
– Hak mezhep zulme karşı Cihad ve Direniş demektir, işgalcilerle işbirliği değil!- Tarihi açıdan, ne Kur’an’ın nüzûl sürecinde, ne de Hz.Peygamber’in hayatta olduğu dönemde herhangi bir mezhepten, fırkadan, cemaatten veya tarikattan bahsetmek mümkün değildir. Zira Kur’an’ın nüzülü tamamlanıp ta bir metin(Mushaf) haline getirilmesi Hz.Peygamber’den sonra gerçekleştiği için, bu metnin anlaşılması konusunda farklılıkların ortaya çıkması da söz konusu değildi, çünkü vahyi alan ve tebliğ eden Hz.Peygamber hayatta iken, böyle bir ihtilaf zaten mümkün değildi. Son zamanlarda yapılan araştırmalar, Kur’an’ın anlaşılmasındaki ihtilafların sebeplerinden olan kıraat farklılıklarının da, geleneksel anlatımda ileri sürüldüğü gibi Kur’an’ın farklı kıraatler şeklinde indirilmiş olmasından değil; gelişimini henüz tamamlayamadığından, hareke ve noktalamanın mevcut olmadığı bir yazıyla yazılmış olan mushafın…
-
KARDEŞLERİNİ TANIMAYAN MÜSLÜMANLAR ÜLKESİ TÜRKİYE
İSLAM DÜNYASINI SADECE İŞGALE UĞRAYINCA HATIRLAMAK YETMEZ İslam, İslam Dünyası, İslam Medeniyeti, İslam coğrafyası, ülkemizin de bir parçası olduğu medeniyet havzasının en genel anlamdaki kavramlarla ifadesidir. Mağrip’ten Endonezya’ya, Balkanlar’dan ve Asya’nın içlerinden Yemen’e ve Afrika’nın güneyine kadar üç kıtaya yayılmış geniş bir alanı, ayrıca Avrupa ve Amerika’daki milyonları içine alan bu muazzam dünya şu anda birçok ulus devletlere, krallıklara, emir(prens)liklere – Batı tarafından kendi çıkarlarını garanti altına almak amacıyla parçalanmış ve toparlanıp Batı’nın sömürgeci – şu sıralarda işgalci ve katliamcı- politikalarına başkaldırmaması için sürekli problem oluşturacak şekilde suni olarak – bölünmüş olsa da, “İslam” on beş asırdan beridir hala bu dünyayı bir arada tutma konusunda eşsiz gücünü ve etkisini sürdürmeye…
-
İslam’ı Laikleştirme Girişimine Teolojik Katkının İmkanı Üzerine
– İslam’ın Özünde Laik Olduğu Söyleminin Analizi – Giriş Yerine: İslam Dünyası ve Laiklik İslam dünyasında seküler temele dayalı laiklik genelde batılı güçlerin teşvik ve desteğinde, batılılaşmış veya Batıcı siyasal elitler eliyle yaygınlaştırılmaya veya dayatılmaya çalışılan bir değişim olgusu olarak sürekli bir gerilim konusu olagelmiştir. Maamafih bu değişimi meşrulaştırmak amacıyla laikliğin İslam’a veya İslam’ın laikliğe aykırı olmadığı yolunda birtakım iddialar ileri sürülmüşse de, bu iddialar İslam dünyasında genel olarak Müslümanlar, İslam uleması ve İslam mütefekkirleri tarafından kabul görmek şöye dursun fazlaca ciddiye de alınmamıştır. Bunun sebebi çok açıktır: İslam toplumlarını laikleştirme çabaları İslam dünyasının sahici bir talebi olmaktan ziyade, bu toplumlara dayatılan bir proje olarak ortaya çık(arıl)mış ve tabii olarak…
-
İSLAM ÜLKELERİNİN DIŞA BAĞIMLILIĞININ TEOPOLİTİK ANALİZİ
İslam Dünyası Atlas okyanusundan Endonezya’ya, Orta Asya’dan Yemen’e, Balkanlar’dan Afrika’nın içlerine uzanan bir coğrafyada yaşayan bir buçuk milyar nüfusuyla Müslümanlar, gezegenimiz üzerinde yaşayan toplam nüfusun yaklaşık dörtte birini oluşturmaktadırlar. Elli yedi devlet olarak bu coğrafyada teşkilatlanmış olan Müslümanlara ilaveten, beş kıtada azınlık olarak yaşayan Müslümanlar da bu sayıya dahildir. Ancak bu ülkelere İslam Dünyası veya İslam ülkeleri adı verilmesi bu devletlerin nüfuslarının tamamen Müslümanlardan oluştuğu anlamına gelmemektedir. Bilakis İslam dünyası, kahir ekseriyeti teşkil eden Müslümanlar yanında Yahudi, Hıristiyan (Süryani, Kıpti, Maruni, v.b.), Zerdüşt, Animist, v.d. din mensuplarının da asırlardan beri bir arada yaşadığı toplumlardır. Hatta bu azınlık din mensuplarının çoğunun bu topraklarda Müslümanlardan önce var olduklarını da hatırlamak yerinde olur.…
-
İSLAM ÜLKELERİNDE İSLAMİ İLİMLER ÖĞRETİMİ : İDEALLER VE GERÇEKLER
Fazlurrahman İslam ve Çağdaşlık adlı eserinde, İslamlaştırma politikaları izleyen bazı İslam ülkelerinin bu yöndeki çabalarını incelerken, bu ülkelerin sonuçta en iddialı oldukları bir alanda beklemedik bir başarısızlıkla karşı karşıya geldiklerinden söz eder.Onun söz ettiği bu alan hiç akla gelmeyen bir alan, yani “İslami bilgi” alanı idi. Bunun da sebebinin, Müslümanların İslam konusundaki malumatlarının bir toplumu ve bir sistemi İslamlaştırmak için yeterli olduğunu zannetmeleriydi. Ama onun söz konusu eserinde ele aldığı ülkelerin asıl başarısızlıklarının en iddialı oldukları bir alanda ortaya çıkmış olması karşısında Fazlurrahman, bu problemin çözümü için atılması gereken adımlardan bahsetmeyi de ihmal etmez ve bu konudan da geniş olarak bahseder. Bu amaçla üzerinde en fazla durduğu ve en önemli…
-
Prof. Dr. Hasan Hanefi: “Biz” Kalarak Yenilenmek Söyleşi
Prof. Dr. Hasan Hanefi: “Biz” Kalarak Yenilenmek İslamiyat Dergisi, 2002 Kırbaşoğlu: 11 Eylül saldırısını şayet el-Kâ’ide gerçekleştirdiyse, sizce bu saldırı neyi simgelemektedir; yorumunuz nedir? Hanefî: Arap-İslam âlemi, bir çöküş ve ezilmişlik hissi içerisindedir; bu yüzden, Filistin direnişini tanklar, uçaklar, toplar ve füzelere karşı tek başına taş ile mücadele etmek zorunda bırakmıştır. Filistin, Kudüs ve Harem-i Şerif’ in (Mescid-i Aksâ) durumu ortada. Herkes 11 Eylül 2001’i anıyor; ama kimse 29 Eylül 2000’i hatırlamıyor. 11 Eylül, önceki Eylül’e karşı bir tepkinin sonucudur. Yasir Arafat’ı ablukaya alan ve İsrail’ i destekleyip silahlandıran ABD, Yasîr Arafat’ı terörist, direniş hareketini de terörizm olarak nitelendirdiği hâlde, lsrail’i hiçbir şekilde terörist olarak nitelendirmemektedir. Bu durum karşısında, gücün…
-
İMAN DA YEMEN’LİDİR HİKMET DE!
– el-Îmânu Yemâniyyetun ve’l-Hikmetu Yemâniyyetun – Kültürümüzdeki ve toplumsal hafızamızdaki Yemen’i – Yemen kahvesi (kahve gelir Yemen’den), Yemen türküsü (giden gelmiyor aceb nedendir?), Yemeni, Yemen illeri(nde Veysel Karânî) – gibi bazı motiflerden ibaret, çok uzaklardaki belli belisiz bir siluete, silik bir resme veya solmuş bir fotoğrafa ya da çok uzaklardan gelen belli belirsiz bir sese benzetmek çok mu yanlış olur dersiniz? Bu benzetme bazıları için abartılı görünse bile, aynı benzetmeyi bir ” Garbzede ” olan toplumumuzun kültürel/toplumsal hafızasındaki Batı ülkeleri için yapmanın mümkün olmadığını da sanırım çoğumuz kabul ve itiraf edecektir. Gerçi yakından tanıdığımız, daha açık konuşmak gerekirse bırakın yakından veya uzaktan tanımayı, hakkında doğru dürüst bilgi sahibi olduğumuz kaç…
-
Hz. Peygamber Tasavvurumuzun Dönüşümü: Paradigma’dan Paragon’a, Paragon’dan Kozmik İlkeye
Tarihinin en ciddî krizlerinden birini yaşamakta olan İslam Dünyası, köklü bir zihniyet değişikliği geçirmek mecburiyetindedir. Bu mecburiyet her geçen gün kendisini giderek daha fazla hissettirmeye başlamıştır. Bu tür bir zihniyet analizini, İslam düşüncesinin hemen her alanında gerçekleştirmek gerekli ise de, Sünnet-Hadis-Siyer-Şemâil alanının öncelikli alanların başında geldiği rahatlıkla ifade edilebilir. Bu alanda daha dar çerçevede bir konu seçmek gerekirse, Müslümanların Peygamber tasavvurlarından daha uygun bir örnek olamaz. Zira sadece Müslümanların on dört asır boyunca oluşturdukları çeşitli Peygamber tasavvurlarının analizi bile, şu an İslam dünyasının yaşadığı düşünce krizine yol açan tıkanmaların teşhisi için bize pek çok ipucu sunacaktır. Kur’ân’ın Allah, âhiret, din, vahiy, kitap v.b. temel kavramlarıyla mukayese edildiğinde, Peygamberlik yönü hâriç…
-
HZ. FATIMA’YA(r.a) SADECE SEVGİ DEĞİL, BİRAZ DA “SAYGI”!
Allah Rasulü’nün İslam’ı hayata ve tarihe tutturmak için giriştiği mücadele ve bu uğurda yol arkadaşlarıyla sergilediği çabalar, İslam’ın ilk ve kurucu tecrübesi olarak Müslümanlar nezdinde daima fevkalade önemi haiz ola gelmiştir. Bu itibarla her Müslüman gibi benim için de Hz.Peygamber ve dönemi son derece değerli, önemli, ilginç ve ilham verici olma özelliğini sürekli muhafaza etmiştir. Asr-ı Saadet adı da verilen bu dönemin Müslümanlar nezdindeki bu fevkalade önemi, bu döneme dair bize intikal eden –başta Kur’an-ı Kerim olmak üzere – devasa malumattan da kolayca anlaşılmaktadır. Ancak bu muazzam kültür mirasına rağmen, sözünü ettiğimiz bu malumata nasıl yaklaşılacağı, ondan nasıl yararlanılacağı konusundaki farklı bakış açılarından dolayı bu döneme ait pek çok olay…