• Yazılar

    ORTADOĞUYU BEKLEYEN ASIL TEHLİKE

    Tunus ve Mısır’da yaşanan ayaklanmalar ve akabinde Ürdün, Yemen, Bahreyn, Libya ve Suriye’de devam eden toplumsal hareketler, İslam Dünyasını olduğu kadar, dünya düzenini de etkileyecek istidatta gelişmelerdir. Bu coğrafyanın bir parçası olan ülkemizin de bu gelişmelerden etkilenmemesi elbette söz konusu bile değildir. Gözden kaçırılmaması gereken ise, bu gelişmelerde Türkiye’nin ne gibi bir rol oynamak istediği, gelecekte nasıl bir rol oynayacağı veya bu rolün kendisine biçilmiş bir rol olup olmadığı hususlarıdır. Bütün bunların ise, mutlaka açık, şeffaf ve dürüst bir biçimde, toplumun her kesiminde tartışılması gereken hususlar olduğu aşikardır. Bu tartışmaların yapılmasını beklemeksizin, bu gelişmelere dair Türkiye’nin bu güne kadar izlediği politikalardan yola çıkarak, bazı tahminlerde ve uyarılarda bulunmak ta mümkün…

  • Bildiriler

    NURETTİN TOPÇU 100 YAŞINDA: 1. TÜRKİYE AHLAK ŞURASI

    Aslında bu toplantıyı bir önceki yazımızda işaret etmeye çalıştığımız üzere, sadece yöneticilerimizin ve İslami kesimin Topçu’ya nasıl sırt çevirdiğini ortaya koyan bir gösterge olarak değerlendirmek yeterli değildir. Zira bu toplantı, aynı zamanda ülkenin nereye doğru gitmekte, bilhassa sözüm ona İslami kesimlerin nasıl bir imtihan geçirmekte olduğu konusunda da önemli ipuçları sunan bir gözlem evi, bir toplumsal laboratuar görevi de gördü benim için. Bu defa da sizlerle bu gözlem ve müşahedelerimi paylaşmaya çalışayım. İSLAM AHLAKI Hemen belirtelim ki toplantı Nurettin Topçu anısına düzenlenmiş olsa da, bütün tebliğler Topçu üzerine değil ama ahlak üzerine idi. Dolayısıyla açılış oturumundan sonraki ana oturumların ilki, benim de tebliğci olarak katıldığım “İslam Ahlakı” başlıklı oturum idi.…

  • Yazılar

    MÜSLÜMANLARIN AHLAKI : KIRK YAMALI BOHÇA !

    -Ahlaka dair Bir Tartışmaya davet- Ahlaktan bahsetmek kolaydır. Başkalarının ahlaklı olmasını istemek te öyle! Zor olan ise insanın kendisinin ahlaklı olmasıdır. Daha zor olan ise ahlakı yeryüzünde egemen paradigma haline getirebilmektir. İslam dünyası tarihinin başlangıcından beri daima ahlaki meselelerle karşı karşıya kalmış, ahlakla ilgili dertlerden başını kurtaramamıştır. Bunun sebeplerinin teşhis ve tespiti başlı başına bir araştırmayı gerektirir. Burada bize düşen ise daha ziyade bu hayati önemi haiz konuya dikkat çekmek olmalıdır. Genel olarak 21. yy İslam Dünyası, özel olarak ta İslami hareketler ahlakın İslam’ın neresinde durduğu sorusunu teorik ve pratik düzlemde tartışmak bakımından son derece elverişli zeminlerdir. İslam’ın zuhurundan itibaren geçen dönemleri de göz önüne almak suretiyle, bugün bulunduğumuz nokta…

  • Yazılar

    MÜSLÜMANLAR KAPİTALİZM KISKACINDA

    – Ferdi Ahlak’tan Sistem Ahlakı’na Geçişin Zorunluluğu- Geçen sayıda, Müslümanların üç (et) ile imtihanından söz ederken, onların nasıl mal, mülk ve servet konusunda hırs, ihtiras ve aç gözlülük gibi hastalıkların pençesine düştüklerini, nasıl rüşvet, yolsuzluk, rantiyecilik ve nüfuz istismarı girdabına kapıldıklarını, ülkemizin ve ülkemiz Müslümanlarının karşı karşıya bulundukları vahim bir gelişme olarak dile getirmeye, dikkatleri bu noktaya çekmeye çalışmıştık. Ancak bu gibi “yolsuzluk” furyası karşısında başımızdakilerin çıkış yolu olarak, fertlerin ahlaklı ve dindar olması gerektiğine vurgu yapmakla yetinmeleri, zaman zaman dile getirdikleri “şeffaflık” ve “hesap verilebilirlik” ilkesini ülkenin sivil-askeri bürokrasisine ve yönetimine uygulamada ciddiye alınabilecek adımları bir türlü at(a)mamış olmaları, bu yolsuzluk furyasının altında yatan küresel bir gelişmenin farkına varamadıklarını…

  • Bildiriler

    Biz de başımıza Bilge-Kral’lar istiyoruz

    DOĞUDAN dergisinin son sayısında “Ruh İkizleri: Nurettin Topçu ve Ali Şeriati” başlıklı bir yazı yazmış, bu yazının yerine aslında Nurettin Topçu ağzından iktidara yönelik bir mektup yazmayı planladığımı, ancak bunu erteleyerek, yerine yukarıda adı geçen yazıyı kaleme aldığımı belirtmiştim. Mamafih Nurettin Topçu’nun ağzından böyle bir mektup yazmaktan tamamen vazgeçmiş değilim. Ancak böyle bir mektup yazmak şu anda söz konusu olmasa da, onun yerine bir ölçüde kâim olabilecek bir yazı ile bir deneme yapmak ta fena bir fikir değildi. Nitekim “Nurettin Topçu 100 yaşında: 1. Türkiye Ahlak Şûrâsı” serlevhalı toplantıya hem bildiri sunan, hem de toplantıyı başından sonuna kadar takip eden biri olarak epey malzeme de elime geçince, bu fikri fiiliyata…

  • Yazılar

    Pozitivizm İlmihalinden, Tekrar İslam İlmihaline Dönüşü Engelleme Operasyonu

      Ülkemizin kâhir ekseriyetini oluşturan Müslümanların acı talihleri, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, bilhassa CHP iktidarlarında psikolojik, fiziki, sosyal, kültürel, ekonomik, siyasi sayısız baskılara, zulümlere, aşağılanmalara, ama hepsinden önemlisi “Müslümanlığına” yönelik bin bir çeşit baskılara maruz kalmak olmuştur. “Devlet baba” ve onun “seçkin evlatları” gibi düşünmediği, inanmadığı, onun istediği gibi yaşamadığı, yani dünya görüşü onlarınkinden farklı olduğu için sık sık dayak yemekten de kurtulamamıştır. Gerçi bunda garipsenecek bir şey de olmasa gerektir, çünkü değil mi ki devlet “baba”dır, o halde “baba dediğin döver de sever de”. Peki bu Müslüman halktan ne isteniyordu? Cevap tek kelime ile şuydu: İSLAM İLMİHALİNİ TERKEDEREK, POZİTİVİZM İLMİHALİ İLE AMEL ETMESİ! İslam gibi bir ortaçağ dinini(!) bırakıp,…

  • Yazılar

    MEZHEPLER ARASI YAKINLAŞMA’DAN İSLAM DÜNYASININ BİRLİĞİ’ NE

    Mezhepler nedir? Ne kadarı dindir, ne kadarı tarihtir? Kur’an’da “mezhepler” in zorunlu veya gerekli olduğuna dair açık ve kesin bir delil yoktur. Tam aksine geçmiş ümmetlerin dinlerini “şîa”lar şeklinde “fırka”lara ayırmış olmaları şiddetle tenkit edilmekte ve bu duruma düşmemeleri için Müslümanlar ciddi olarak uyarılmaktadır (bkz.6,el-En’âm,159; 30,er-Rûm,32). Allah Rasûlünün ve ashabının, daha sonraları Tâbiûn ve Tebeu’t-Tâbiîn’in, bugün bilinen anlamda “mezhep”leri yoktu. Kurucu mezhep imamlarının bile bir mezhep kurma niyetleri yoktu, daha sonraki asırlarda gelenlerin yaklaşımlarının bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Mezhep tarihî şartların ürünü ve bir süreç sonucu olmakla beraber, Kur’an’ın uyarısı uyarınca “parçalayıcı” değil, ümmet’in birliğini emreden talimatları doğrultusunda “birleştirici” olmalıydı, geçmişte bu gerçekleşmemişse bile bugün öyle olmalıdır. Özellikle “mezhepler”i…

  • Yazılar

    MEZHEPÇİLİK İŞGALCİLERİN EKMEĞİNE YAĞ SÜRMEK DEMEKTİR

    – Hak mezhep zulme karşı Cihad ve Direniş demektir, işgalcilerle işbirliği değil!- Tarihi açıdan, ne Kur’an’ın nüzûl sürecinde, ne de Hz.Peygamber’in hayatta olduğu dönemde herhangi bir mezhepten, fırkadan, cemaatten veya tarikattan bahsetmek mümkün değildir. Zira Kur’an’ın nüzülü tamamlanıp ta bir metin(Mushaf) haline getirilmesi Hz.Peygamber’den sonra gerçekleştiği için, bu metnin anlaşılması konusunda farklılıkların ortaya çıkması da söz konusu değildi, çünkü vahyi alan ve tebliğ eden Hz.Peygamber hayatta iken, böyle bir ihtilaf zaten mümkün değildi. Son zamanlarda yapılan araştırmalar, Kur’an’ın anlaşılmasındaki ihtilafların sebeplerinden olan kıraat farklılıklarının da, geleneksel anlatımda ileri sürüldüğü gibi Kur’an’ın farklı kıraatler şeklinde indirilmiş olmasından değil; gelişimini henüz tamamlayamadığından, hareke ve noktalamanın mevcut olmadığı bir yazıyla yazılmış olan mushafın…

  • Bildiriler

    KÜRESELLEŞME KARŞISINDA ÇAĞDAŞ İSLAM DÜŞÜNCESİ VE GÜNÜMÜZ İSLAM DÜNYASI

    11 Ekim 2004 Kürselleşmenin olumsuzluklarına karşı Asya’dan, Asya’nın en önemli medeniyet ve kültür havzalarının başında gelen İslam Dünyasından yükselen güçlü bir ses olarak Doğu Konferansı Girişimi, Irak’ın işgalinin hemen akabinde Türkiye’deki bir grup aydının başlattığı bir girişimdir. Ülkedeki farklı eğilimleri (mesela dinli-dinsiz, müslüman-hristiyan, sağcı-solcu, şii-sünni v.b.) aynı ortak payda etrafında kolayca toplama başarısını gösterdikleri bu girişim, özetle, siyasi, askeri, ekonomik ve kültürel olarak kendisini, bölgesini, hatta gezegeni tehdit altında gören ve hisseden vicdanların gür bir sesle haykırışı ve kararlı bir dayanışmasıdır. Kendiliğinden ve tamamen sivil bir birliktelik olarak bu girişimin kendine isim olarak Doğu Konferansı’nı seçmiş olması da ayrıca anlamlıdır. Genellikle sanatçı, yazar, akademisyen, gazeteci, siyasal aktivist, serbest meslek erbabı,…

  • Bildiriler

    ÇAĞDAŞ DÖNEMDE KELAM GELENEĞİ VE HADİS ARAŞTIRMALARI

    03.11.2016 A.Ü.İ.F. Ankara Çağdaş Kelam, Kronolojik Olarak Teolojik Tartışmalarla Başlayan Metodolojik Hadis İncelemelerinden Niçin El Etek Çekti? Tarihi Arka plan: 1. Hadis Araştırma ve İncelemelerinde kronolojik olarak Ehl-i Hadis mi yoksa Ehl-i Re’y mi öncü role sahipti (Sahabe, tabiûn döneminde ve İslam Düşüncesinin teşekkül devrinde isnat tenkidi mi metin tenkidi mi önceydi?). 2. Hadis İnceleme ve araştırmaları gerçekten teolojik tartışmalar olarak mı başladı?. 3. Ehl-i Hadis Ehl-i Re’y ayrımına sosyo-kültürel yaklaşım denemesi(Ehl-i hadis içe Ehl-i Re’y ise dışa yönelik çabalar mıdır?). 4. Ehl-i Re’y kavramının içeriğine dair çağdaş araştırmaların sonuçları (Hem Klasik hem de Çağdaş dönemde Hanefiler, Malikiler, Zeydiyye, Usulî İmamiler, Mutezile ve İbadiyye, Kur’an ve eleştirel akıl merkezli bir…